
COVID-19 ve Uzun Vadeli Etkileri
Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tayfun Çalışkan, COVID-19 enfeksiyonunun
başta akciğerler olmak üzere vücudumuzu nasıl etkilediği konusunda önemli bilgiler paylaştı. Yazımızda
COVID-19’un uzun süreli etkileri, yani hastalık sonrasında devam eden belirtiler hakkında da bilgi
bulabilirsiniz…
COVID-19 enfeksiyonunun %81’i hafif seyrederken (hafif zatürre veya zatürre olmayan durumlar), %14’ünde
oksijen düşüklüğü, nefes darlığı ve akciğer görüntülemesinde %50’den fazla tutulum bulguları olan
ileri hastalık gözlemlenmektedir; %5’inde ise solunum yetmezliği ve çoklu organ yetmezliği gibi kritik
hastalık bulguları görülebilir.
Yapılan bir metaanalizde, COVID-19 tanısı almış 4598 hastanın akciğer tomografileri incelendiğinde,
akciğer tutulumunun %94.5 oranında saptandığı belirlenmiştir. 30 milyon COVID-19 hastasını kapsayan
bir çalışmada, hastaların %40’ında hiçbir belirti tespit edilmemiştir. Radyolojik olarak akciğer
tutulumuna sahip hastalar da belirti göstermeyebilir. Örneğin, yapılan bir çalışmada, 24 COVID-19
tanısı almış ve semptomsuz hastanın tomografisinde; %50 oranda buzlu cam alanları, %20 oranda ise
COVID-19 için tipik olmayan tutulumlar bulunmuştur. Ancak birkaç gün sonra bu hastaların 5’inde ateş
ve COVID-19’a özgü belirtiler ortaya çıkmıştır. Tanı anında akciğer tutumu olan hastalar semptom
göstermese de, ortalama 4 gün içinde (3-7 gün aralığında) belirtiler görülebiliyor.
COVID-19 hastalarının yaklaşık %80’i daha hafif geçirdiği daha önce belirtilmişti. ABD Hastalık Kontrol ve
Önleme Merkezi’nin 1,3 milyon COVID-19 hastasını değerlendirdiği çalışmada, hastaların %14’ünün
hastaneye yattığı, %2’sinin yoğun bakım ihtiyacı olduğu görülmüştür. %5 hastanın da yaşamını yitirdiği
bildirilmiştir. Kritik hastalık ise ortalama %5’inde gözlemlenmekte olup, hafif ve ileri hastalık olan
hastalarda ölüm oranı gözlenmemiştir.
Kimler risk altında?
COVID-19’un kritik hastalık için risk faktörleri; yaş, altta yatan hastalıkların varlığı ve aşılama
durumu ile değişiklik göstermektedir. COVID-19 aşıları, kritik hastalık gelişimini önemli ölçüde
engellemektedir. Yaş, kritik hastalık riskini etkileyen önemli bir faktördür. Hastaneye yatışlar
incelendiğinde; 20-29 yaş grubunda %1, 50-59 yaş grubunda %4, 80 yaş üstünde ise bu oran %18’lere
ulaşmaktadır.
Ölüm oranları da yaşla birlikte artmaktadır. Genel COVID-19 vaka ölüm oranı %2,3 iken, 70-79 yaş
arasında bu oran %8, 80 yaş üzerinde ise %15 olarak tespit edilmiştir. Kritik hastalık için risk faktörü
oluşturabilecek altta yatan hastalıklar arasında; astım, kanser, beyin damar hastalıkları, böbrek
yetmezliği, kronik akciğer hastalıkları, karaciğer hastalıkları, şeker hastalığı, doğumsal hastalıklar
(günlük işlerini yapamayan ve gelişim geriliği olan hastalıklar), kalp hastalığı, AIDS, psikojenik
hastalıklar (depresyon, şizofreni gibi), Alzheimer, obezite, fiziksel hareketsizlik, gebelik,
bağışıklık sistemi bozuklukları, sigara kullanımı, organ nakli yapılan hastalar, verem, kortizon veya
diğer bağışıklık sistemini baskılayan ilaçları kullanan hastalar sayılmaktadır.
Akciğer tutulumu olursa ne yapılır?
Akciğer tutulumu varsa, hastalarda ateş, öksürük, nefes darlığı ve akciğer görüntülemelerinde iki taraflı
tutum görülebilir. COVID-19’u diğer enfeksiyonlardan ayıran kesin bir belirti yoktur. Ancak, özellikle
şikayetlerin başlamasından yaklaşık bir hafta sonra ortaya çıkan nefes darlığı, COVID-19’u düşündürebilir.
Hafif-orta tutulumlu COVID-19 hastalarında, hastalığın ilerleme riski taşıyanlar (yaş, altta yatan
hastalık, aşı durumu) için özel tedaviler önerilmektedir. Ancak risk faktörü bulunmayan hastalarda,
belirti olsa bile özel tedavi önerilmez. Hiçbir belirtisi olmayan hastalar için de özel tedavi
düşünülmemektedir. Ülkemizde kullanılabilecek ilaçlar mevcuttur.
Ayaktan tedavi edilen hastalar için; inhaler kortizon ve hap şeklinde kortizon kullanımı önerilmez.
Antibiyotik kullanımı, sadece COVID-19 tanısı kesin değilse ya da yeni ortaya çıkan ateş ve akciğer
görüntülemesinde yeni enfeksiyon belirtileri varsa tavsiye edilir.
COVID-19 öncesinde altta yatan hastalığı için kan sulandırıcı tedavi alan hastalar, COVID-19
enfeksiyonu olduğunda bu tedavilerine devam etmelidir. Bunun dışında, COVID-19 tanısı olan ve ayaktan
tedavi edilen hastalarda rutin olarak kan sulandırıcı tedavi önerilmez. Sadece hastanede tedavi alan
hastalar için koruyucu amaçla kan sulandırıcı tedavi önerilir. Ayrıca akciğer veya bacak damarlarında
tıkanıklık saptanan hastalar için tedavi dozu ile kan sulandırıcı tedavi uygulanır.
Ayaktan takip edilen hastaların bol su içmesi, ateş ve kas/baş ağrıları için öncelikle parasetamol
(PAROL) kullanması; yetersiz kalınan durumlarda steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID)
kullanmaları tavsiye edilir. Omicron varyantının, önceki varyantlara göre hastaları COVID-19
enfeksiyonunu daha hafif geçirmesi bilinmektedir.
COVID-19 aşısı ne kadar etkili?
COVID-19 enfeksiyonu sonrası aşılama için en az 3 ay beklenmesi önerilmektedir. Aşılar, Omicron
varyantına karşı da etkilidir. Zamanla diğer varyantlara göre etkinliği hafif azalmış olsa da, aşı olan bireylerde hastaneye yatış ve ölümleri azaltmaktadır. Yapılan bir çalışmada, 3 doz mRNA aşısı
yaptıran bireylerde, Delta varyantında acil servis başvurusu ve hastaneye yatış oranı %94 azalırken,
Omicron varyantında acil başvurular %82, hastaneye yatışlar ise %90 oranında azalmıştır. Aşının etkisi
önceki varyantlara göre hafif azalmış görünse de, aşısız hastalara kıyasla hala oldukça etkili olduğu
gözlemlenmektedir.
COVID-19 geçiren kişilerde uzun dönem etkiler neler?
Akut COVID-19 tanısı, hastanın semptomlarının başlangıcından 4 hafta sonrasını kapsamaktadır. COVID-19,
normal seyrinde, hastanın şikayetlerinin 4 hafta kadar devam edebileceği görülmektedir. “Uzamış COVID”
tanımı ise, hastalığın başlangıcından itibaren 3 ay ya da daha uzun süre şikayetlerin devam ettiği durumu
anlatmaktadır.
Uzamış COVID’i önlemenin yolu, COVID-19 korunma önlemlerine bağlıdır (aşılama, maske, sosyal mesafe,
el hijyeni). Aşılama, uzamış COVID gelişimini belirgin bir şekilde azaltmaktadır. 2560 hafif COVID-19
tanılı hastada yapılan bir çalışmada, uzamış COVID oranı aşısızlarda %42, 1 doz aşı olanlarda %30, 2
doz aşı olanlarda %17 ve 3 doz aşı olanlarda %16 olarak saptanmıştır. Uzamış COVID’in aşılama dozuna
bağlı olduğu görülmektedir.
Uzun süre devam edebilen belirtiler sıklıklarına göre;
- Halsizlik (%13-87)
- Nefes darlığı (%10-71)
- Göğüs ağrısı (%12-44)
- Öksürük (%17-34) en sık görülen dört semptomdur.
Daha az görülen belirtiler arasında ise; koku kaybı, eklem ağrısı, baş ağrısı, göz ve ağız kuruluğu,
tat kaybı, rinopati, iştahsızlık, baş dönmesi, kas ağrısı, uykusuzluk, ses kısıklığı, saç dökülmesi,
terleme, cinsel istekte azalma ve ishal bulunmaktadır. Ayrıca, hafıza kaybı, konsantrasyon bozukluğu,
yaşam kalitesinin düşmesi, anksiyete, depresyon ve post-travmatik stres bozukluğu gibi belirtiler de
gözlemlenmektedir.
Aşı, COVID-19’un uzun dönem etkisini azaltır mı?
Aşı olan 97 bin hastada yapılan bir çalışmada, COVID-19 enfeksiyonu sonrası devam eden semptomlar,
Omicron varyantında (%4,5) Delta varyantına (%10,8) göre daha az görülmüştür.
Semptomlar, hastalığın akut dönemini hafif geçirenlerde yaklaşık 2 hafta içinde kaybolurken; daha ağır
geçirenlerde 2-3 ay ya da daha uzun sürede kaybolabilmektedir. Ayrıca, hastanede yatan, yaşlı hastalar,
altta yatan hastalığı olanlar, COVID-19 sonrası ikincil bakteriyel enfeksiyon geçirenler, damar
tıkanıklığı tanısı almış hastalar ile hastane veya yoğun bakımda uzun süre yatanlarda semptomlar daha
uzun sürebilmektedir.
Tedavide ne yapılır?
Hafif COVID-19 enfeksiyonu geçiren hastalar için rutin laboratuvar test kontrolü önerilmemektedir.
Hastalığı daha ağır geçiren ve tanı sırasında laboratuvar testlerinde anormallik olan, hastanede
yatırılarak tedavi edilen, açıklanamayan geçmeyen semptomu olan hastalar için; tam kan sayımı, elektrolit,
üre, kreatinin, karaciğer fonksiyon testleri ve albümin istenebilir. Kalp yetmezliği ya da miyokardit
ile seyreden hastalara BNP ve troponin testleri yapılabilir. Açıklanamayan geçmeyen ya da yeni
ortaya çıkan nefes darlığı olan hastalarda D-dimer istenebilir. Açıklanamayan yorgunluk olanlarda tiroid
testleri yapılabilir. Yorgunluk ve kas ağrılarında kreatinin kinaz ölçümü gereklidir.
Koagülasyon parametreleri (fibrinojen, INR, D-dimer) ve inflamatuar belirteçlerin (sedimentasyon, CRP,
ferritin, IL-6) rutin kontrolü önerilmemektedir. COVID-19 enfeksiyonu sonrasında tekrar PCR testi
yapılması önerilmez.
Hastalığı geçiren hastalarda akciğer görüntülemesi yoksa ve kardiyopulmoner şikayet yoksa akciğer
görüntülemesi önerilmez. Hastalığı sırasında anormal akciğer görüntülemesi olan hastalarda mevcut
semptomları da değerlendirerek akciğer görüntülemesi gerekebilir. Ayrıca, yeni ortaya çıkan ya da kötüleşen
semptomlar için akciğer görüntülemesi önerilmektedir. Genelde görüntüleme için akciğer grafisi yeterli
olmaktadır. Ancak başka hastalıklardan şüphelenilen hastalarda (kanser, akciğerde yaygın tutulum ARDS,
interstisyel akciğer hastalığı gibi) akciğer tomografisi gerekebilir.
Akciğerler ne zaman iyileşir?
Hafif akciğer tutulumunda, akciğerin normale dönmesi 2-4 haftayı bulmakta, bu süre bazen 12 haftaya
kadar uzayabilmektedir. Ağır tutulumda iyileşme süresi 1 yıla kadar çıkabilmektedir. Bu nedenle akciğerin
normale dönüp dönmediğini anlamak için 12 hafta sonra görüntüleme yapılması uygundur. Akciğer grafisinde
lezyonlar 12. haftada kaybolmadıysa, akciğer tomografisi ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Semptomları
kötüleşen veya yeni semptomları olan hastalar için daha erken dönemde görüntüleme gerekli olabilir.
ARDS (Akut Solunum Distrofisi Sendromu) ile seyreden COVID-19 hastalarında akciğer tomografisinin
ne kadar sıklıkla çekileceği henüz belirsizdir (3, 6, 12, 24 ay gibi). Normal akciğer grafisi olmasına
rağmen açıklanamayan kardiyopulmoner semptomu ve düşük parmak ucu saturasyonu tespit edilen hastalarda
akciğer damar tıkanıklığını değerlendirmek için akciğer anjiografik tomografisi yapılması düşünülmelidir.
Şikayetleri kaybolmuş veya azalmış hastalarda, rutin solunum fonksiyon testi önerilmez. Ancak, geçmeyen
ya da kötüleşen, yeni semptomları olan hastalarda solunum fonksiyon testleri (spirometri, difüzyon
kapasitesi, akciğer hacimleri) yapılması gerekebilir.
ARDS gibi yaygın tutulum gösteren hastalarda solunum fonksiyon testi anormalliği belirlenirse, öncelikle
6 ay sonra sonrasında ise yıllık takip ile 5 yıl süreyle izlenmelidir.
Hafif nefes darlığı olan, oksijen ihtiyacı olmayan hastalarda nefes egzersizleri önerilir. İki farklı
yöntem kullanılabilir.
Birinci yöntem; dik oturarak veya hafifçe uzanarak, boyun ve omuz kasları gevşek şekilde, ağız kapalıken,
2 saniye boyunca burundan derin nefes alıp, dudakları büzerek 4 saniye boyunca ağızdan nefes vererek
bu döngüyü 2 dakika boyunca gün içinde birçok kez yapmaktır.
İkinci yöntem; yatar pozisyonda baş ve diz altında yastık koyarak, bir el göğüs kısmına diğer el karın
kısmına konulup, nazikçe burundan nefes çekilerek, karın kısmındaki el göğüs kısmındaki elin üzerine
geçecek kadar nefes alındıktan sonra, nazikçe burundan nefes vererek, karın kısmındaki el göğsü geçen
yerin daha altına gelecek şekilde bu döngü 2-5 dakika ve gün boyunca birçok kez yapılabilmektedir.
Orta-ağır seviyede nefes darlığı olan ve sebat eden oksijen yetmezliği (SpO2 ≤%92) olan hastalar, oksijen
desteği için değerlendirilmeli ve seçilen hastalarda (organize pnömoni gibi) kortizon düşünülmelidir.
Geçmeyen öksürük şikayetinde ne yapılmalı?
Uzamış COVID’de öksürüğe, diğer viral enfeksiyonlardaki öksürük yaklaşımıyla yaklaşılmalıdır. Öncelikle
astım, reflü, alerjik rinit gibi diğer hastalıklar açısından değerlendirilmelidir. Altta yatan bir
hastalık yoksa destek tedavisi önerilir. Öksürüğü baskılamak için gerekirse öksürük kesici ilaçlar
kullanılabilir. Bazı hastalarda inhaler tedaviler (bronş genişletici ya da kortizon) faydalı olabilir,
ancak çok sık kullanılmaz. Opioid grubundaki ilaçlar ise potansiyel yan etkileri nedeniyle nadiren
kullanılmaktadır. Özellikle yaşam kalitesini bozacak düzeyde öksürüğü olan hastalar için düşünülmelidir.
Göğüs ağrısına karşı ne yapılır?
Göğüs ağrısı ve göğüste baskı hissinin geçmesi uzunca bir zaman alabilir. Eğer hastanın yaşam kalitesini
bozmuyorsa genellikle tedavi önerilmez. Ancak yaşam kalitesini etkiliyorsa, böbrek yetmezliği olmayan
hastalarda NSAID ağrı kesiciler kullanılabilir. Eğer göğüste baskı hissi bronkospazma bağlı ise, inhaler
bronş genişleticiler kullanılabilir.
Kan pıhtılaşması nasıl tedavi edilir?
COVID-19 hastalarında, akut hastalık sırasında pıhtılaşma faktörlerinde sıklıkla bir artış gözlemlenmektedir.
Özellikle ağır vakalarda bacakta veya akciğerde pıhtılaşma görülebilir. Pıhtılaşma belirlenen hastalar,
COVID-19 dışında pıhtılaşma tedavi edildiği gibi tedavi edilir. Hastalar yatırılarak tedavi edilirken,
pıhtılaşma tespit edilmemiş olsa bile taburcu olunduğunda kan sulandırıcı tedavi kesilmelidir.
Geçmeyen nefes darlığında ne yapılır?
Uzamış COVID’de 12 hafta sonrası nefes darlığı ve düşük oksijen saturasyonu olan hastalarda, akciğerde
fibrozis varlığı ve solunum fonksiyon testleri düşük çıkaran hastalar için COVID-19’a bağlı fibrozis
düşünülmelidir. İdiyopatik pulmoner fibroziste, antifibrotik ilaçlar önerilmektedir. COVID-19’a bağlı
fibroziste de bu ilaçlar gündeme gelmiştir. Araştırmalar, antifibrotik ilaçların diğer tedavi yöntemlerine
(kortizon, akciğer rehabilitasyonu gibi) göre akciğer fonksiyonları ve radyolojik fibroziste daha fazla
iyileşmeye yol açtığını göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün şu anda antifibrotik ilaçlarla ilgili
herhangi bir önerisi bulunmamaktadır. Uygun hastalarda antifibrotik ilaçların kullanımı düşünülse de,
kesin sonuçlar için devam eden ileri çalışmaları takip etmek gereklidir.
Son güncellenme tarihi: 11 Aralık 2023
Yayınlanma tarihi: 11 Aralık 2023