Sağlıklı Beslenme

Parkinson: Tanımı, Belirtileri, Tanı Yöntemleri ve Tedavi Seçenekleri

En yaygın nörodejeneratif hastalıklar arasında yer alır.

Parkinson, hareket kontrolünde kritik bir rôle sahip olan dopamin isimli kimyasalın üretiminde sorun yaratan bir hastalıktır. Bu kimyasalın üretildiği “substansiya nigra” bölgesindeki dopamin üreten hücrelerde kayıplar meydana gelir. Belirli bir oranda hücre kaybı oluştuğunda hastalarda belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın yarattığı semptomlar, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir; genellikle yaş ilerledikçe daha sık görülmektedir.

Parkinson hastalığına benzer durumları tetikleyen birçok etken bulunmaktadır. Bunlara “Parkinsonizm” ya da “Parkinson sendromları” denir. Farklı sebeplerden kaynaklandıkları için, standart Parkinson tedavisinde kullanılan ilaçlarla yanıt vermeyebilirler. Bazı örnekleri, Parkinson belirtileri ile diğer sistem belirtilerinin bir arada görüldüğü Parkinson-artı sendromları ve sekonder parkinsonizm olarak adlandırılan hastalıklardır. Sekonder parkinsonizm; damar hastalıkları, enfeksiyonlar, tümörler, çeşitli ilaçlar ve toksik durumlardan kaynaklanabilir. Bu nedenle, öncelikle ayrıcı tanı işlemlerinin yapılması ve tedavi planının bu doğrultuda belirlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Parkinson Nedir?

Parkinson, ilerleyici bir nörolojik hastalıktır ve ilk belirtileri genellikle hareketle ilgili sorunlardır. Sağlıklı bir beyin, dopamin adı verilen kimyasal sayesinde kas hareketlerini düzenler. Bu madde, beyindeki “Substantia Nigra” isimli bölgede üretilmektedir. Parkinson hastalığında bu bölgedeki hücreler ölüm sürecine girer ve dopamin seviyesi azalır. Böylece Parkinson hastalığı gelişir.

1817 yılında “titrek felç” olarak tanımlanan bu hastalık, yaygın olarak 40 ila 70 yaş aralığında görülür. Fakat 20 ila 40 yaş arasındaki kişilerde de görülme sıklığı %55 civarındadır.

Parkinson Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Parkinson’un dört ana belirtisi vardır: hareketlerin yavaşlaması (bradikinezi), özellik arz eden istirahat hâlındaki titremeler (tremor), kaslarda sertlik (rijidite) ve postür reflekslerinde azalma. Aynı zamanda, birçok başka sistem bulgusunun da olabileceği yavaş ilerleyici bir beyin hastalığıdır.

Belirtiler genellikle tek taraflı olarak başlar ve zamanla diğer tarafa yayılabilir. En önemli belirti, hareketlerin yavaşlamasıdır. Bu, hastanın yürüyüşünü de etkiler; küçük adımlarla yürümek, etkilenen tarafta kolu sallamada azalma ve yavaş yürüme gözlemlenir. Yüzdeki belirtiler, mimiklerin azalma durumuna ve donuk yüz görünümüne yol açar.

Titreme, özellikle hastanın dinlenme durumundayken ortaya çıkar; en sık el ve ayaklarda görülse de çene ve dudaklarda da gözlemlenebilir. Ancak Parkinson hastalarının tamamında titreme görülmeyebilir.

Hastalık ilerledikçe “fleksiyon postürü” dediğimiz öne ve yanlara doğru eğilme durumu meydana gelebilir. Ayrıca, harekete başlama zorluğu, unutkanlık, psikiyatrik semptomlar, kabızlık gibi sindirim sorunları, ürolojik belirtiler ve uyku bozuklukları da hastalığın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkar. Uyku bozuklukları, hastaların çoğunda gözlemlenmektedir.

Parkinson gelişmeden önceki “premotor” dönem, ileride Parkinson gelişme ihtimalini gösteren bulguların başlangıcını temsil eder. Bu aşamada kabızlık, “REM uykusu davranış bozukluğu”, uyku esnasında bağırma ve korkma gibi durumlar Parkinson belirtileri olabilir. Ayrıca, koku alma duyusundaki azalma da hastalığın bir ön belirtisi olabilir. Parkinson geçmişine sahip birçok bireyde, bu tür döngülerin görüldüğü tespit edilmiştir. Bu hastalarda Parkinson gelişme riski daha yüksektir ve bu semptomlar, Parkinson hastalığı başlamadan yıllar önce ortaya çıkmış olabilir.

Parkinson Hastalığı Tanısı Nasıl Konulur?

Tanı, nörolojik muayene ile belirlenir. Hastalığa özgü özel bir laboratuvar testi bulunmamaktadır. Ancak bazı tetkikler destekleyici ya da başka hastalıkları dışlayıcı amaçlarla yapılabilmektedir.

Parkinson Hastalığının Tedavisi Var mıdır?

Hastalığın ilerleyişini tamamen durduracak bir tedavi yöntemi henüz mevcut değildir. Hastalık, yaşam süresini kısaltmaz; mevcut belirtilerin tedavisi ile hastalar yıllarca yaşam kalitesini belirli bir seviyede tutabilirler.

Eğer tanı doğru bir şekilde konulmuşsa Parkinson hastalığı, tedaviye oldukça iyi yanıt verir. %90’ın üzerinde bir başarı elde edilmektedir. Tedavi yöntemleri; ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve diğer yaklaşımlar olarak sınıflandırılabilir. Tüm bu tedavi planlarının, bu alanda deneyimli bir nörolog tarafından belirlenmesi önemlidir, çünkü geniş bir etkili ilaç yelpazesi bulunmaktadır.

Medikal tedavide kullandığımız ilaçlar, dopamin eksikliğini azaltmaya yönelik olarak, beyindeki dopaminin yıkımını engelleyen ve bu maddeyi uzun süre etkili kılan ilaçlardır; hatta bazı durumlarda doğrudan dopamin verebiliriz. Etken maddesi levodopa olan, beyinde kolaylıkla geçebilen ilaç, en etkili tedavi seçeneği olmaktadır.

Yıllar süren düzenli kontroller sayesinde bu tedavi yöntemleri aracılığıyla hastalarımızın günlük hayatlarını belirli bir seviyede sürdürmelerini sağlamak mümkündür. Ancak, hastalığın ilerlemesi ve ilaçların yan etkileri nedeniyle yeni sorunlarla karşılaşabiliriz.

İleri evre hastalarda yürüme zorluğu, ilaç etkisinin süresinin kısalması, isteyerek hareket edememe, uyku bozuklukları, otonomik sorunlar (düşük tansiyon), bazı psikiyatrik durumlar ve unutkanlık gibi farklı bulgular gelişebilir.

İleri evrede bazı hastalarda bu semptomları iyileştirmek amacıyla apomorfin enjeksiyonları (özellikle kısa etkili olanlar) veya ilaçların doğrudan bağırsaktan verilmesini sağlayan pompa cihazları kullanılabilir. Ayrıca, ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı ya da ilaçlara bağlı istemsiz hareketlerin geliştiği durumlarda cerrahi tedavi de seçenekler arasındadır.

Cerrahi tedavi, günümüzde genellikle beyindeki belirli çekirdek bölgelerine elektrot yerleştirip buralara stimülasyon göndermek (talamik stimülasyon, pallidal stimülasyon ve subtalamik stimülasyon gibi) şeklinde uygulanmaktadır. Bu yöntem, belirli Parkinson hastaları için etkili bir tedavi seçeneği olabilmektedir, ancak kimlerin ve hangi yöntemle ameliyat edileceğine dair karar vermek son derece kritik bir konudur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir