
Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri: Belirtiler, Türler ve Tedavi Yöntemleri
Rahim ağzı kanseri, kadınlar arasında en yüksek sıklıkta görülen kanser türlerinden birisidir. Ülkemizde her yıl on binlerce kadın rahim ağzı kanseri teşhisi alırken, maalesef binlercesi bu hastalık yüzünden hayatını kaybetmektedir. Aşılama ve düzenli tarama ile bu kanser türü nedeniyle gerçekleşen ölümlerin önüne geçmek mümkündür.
Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Nedir?
Serviks, rahmin alt kısmında bulunup vajinaya açılan bir yapıdır; rahim ağzı olarak da bilinir. Bu bölgede bulunan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucunda kanser oluşur. Rahim ağzı kanserinin büyük bir kısmı, Human Papillomavirus (HPV) olarak bilinen bir virüs tarafından tetiklenir. HPV ile enfekte olan bazı bireylerde virüs, uzun süre serviks hücrelerinde kalabilir ve bu durum hücrelerin kontrolsüz bölünmesine neden olarak kanser gelişimine yol açar.
Rahim Ağzı Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Serviks kanseri, erken evrelerde belirti vermeyebilir. Hastalık ilerledikçe görülebilecek belirtiler şunlardır:
- Anormal vajinal kanama (Cinsel ilişki sırasında veya sonrasında, adet dönemleri arasında, menopoza girdikten sonra)
- Vajinal akıntıda değişiklik
- Cinsel ilişki sırasında ağrı
- Belde veya karın alt bölgesinde ağrı
Endometriozis gibi rahimle ilgili diğer rahatsızlıkları olan kişilerde de serviks kanserine benzer belirtiler gözlemlenebilir. Bu kişiler, belirtilerin sayısı, sıklığı veya şiddetinde artış olduğunda gerekli taramaları yaptırmalıdır.
Rahim Ağzı Kanseri Çeşitleri
Rahim ağzı kanserinin birden fazla alt türü bulunmaktadır. Hastanın hangi tip serviks kanserine sahip olduğu, tedavi ve hastalığın seyrini etkileyen önemli bir faktördür.
Rahim ağzı kanseri çeşitleri aşağıda belirtilmiştir:
- Skuamöz Hücre Kanseri: Vajinaya açılan serviks kısmında gelişir. Bu bölgedeki ince, düz (skuamöz) hücrelerin kontrolsüz büyümesi sonucu oluşur. Serviks kanserlerinin çoğu bu türdendir.
- Adenokarsinom: Servikal kanalda salgı yapan uzun, silindirik hücrelerden türetilir.
Bazı durumlarda her iki kanser türü birlikte gelişebilir. Nadir de olsa, kanser serviksteki diğer hücrelerden de kaynaklanabilmektedir.
Rahim Ağzı Kanseri Risk Faktörleri
Rahim ağzı kanseri, servikste bulunan hücrelerin DNA’sında meydana gelen mutasyonlarla oluşur. Normal hücreler belirli bir hızda bölünür ve zamanı geldiğinde ölür. Ancak kanser hücrelerinde bu kontrol mekanizmaları kaybolur ve hücreler hızla çoğalmaya başlar, zamanla tümörleri oluşturur. Kanserli hücreler çevre dokulara veya vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.
Rahim ağzı kanseri vakalarının yaklaşık %99’u HPV ile ilişkilidir. HPV ile enfekte olan bazı bireylerde virüs uzun yıllar hücre içinde kalabilir ve zamanla kanser gelişimine yol açabilir. Ancak HPV ile enfekte olan herkesin rahim ağzı kanserine yakalanması söz konusu değildir; bu durum çevresel ve yaşam tarzı faktörlerinin de önemli olduğunu göstermektedir.
Serviks kanserine yakalanma riskini artıran faktörler şunlardır:
- Çoklu Cinsel Partner: Cinsel partner sayısındaki artış, HPV ile enfekte olma riskini yükseltir.
- Erken Yaşta Cinsel Aktivite: Serviks hücreleri HPV ile enfekte olmaya daha yatkındır; dolayısıyla erken yaşta cinsel aktivite, kanser riskini artırır.
- Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar: Gonore, sifiliz ve HIV gibi cinsel hastalıklara sahip olmak, rahim ağzı kanseri için risk faktörleridir.
- Güçsüz Bağışıklık Sistemi: Zayıf bağışıklık sistemine sahip bireylerde, rahim ağzı kanseri gelişme riski artar.
- Sigara: Sigarayla ilişkili skuamöz hücreli servikal kanser türü bulunmaktadır.
Rahim Ağzı Kanseri Tanı ve Tedavi Yöntemleri
Rahim ağzı kanseri tanısı, belirtilere dayanarak konulabileceği gibi tarama testleri ile de mümkün olabilir.
Serviks kanseri tarama programı, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de uygulanmaktadır. Bu program kapsamında 30-65 yaş arası cinsel olarak aktif kadınlara Pap Smear ve HPV DNA testi yapılabilir. Tarama testleri, prekanseröz (kanser öncüsü) durumların bile tespit edilmesine olanak tanır. Tarama için kullanılan temel iki test ve özellikleri şunlardır:
- Pap Smear Testi: Kadının serviks bölgesinden özel bir fırça yardımıyla hücrelerin toplandığı kısa bir işlemdir. Bu test, rahim ağzındaki anormal veya kanserli hücreleri tespit etmeye yardımcı olur.
- HPV DNA Testi: HPV DNA testi ile serviksten hücreler toplanır ve bu hücrelerin HPV ile enfekte olup olmadığı değerlendirilir.
Tarama testinde kanser açısından şüpheli sonuçlar elde edilen bireyler, daha fazla inceleme için yönlendirilir ve kesin teşhis bu incelemeler sonucu konulur.
Rahim ağzı kanserinden şüphelenilen durumlarda, tanı için biyopsi yapılması gerekebilir. Doktor, kolposkop adı verilen bir aletle serviksi inceler ve anormallik tespit edilirse doku örneği alır. Alınan örneğin patolojik incelemesi sonucunda kesin tanı konur.
Rahim ağzı kanseri tanısı konulduktan sonra, kanserin evresini belirlemek için görüntüleme yöntemleri kullanılabilir.
Serviks kanseri tedavisi, hastalığın evresi ve hastanın yaşı, genel sağlık durumu gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Rahim ağzı kanserinde kullanılan tedavi yöntemleri aşağıda sıralanmıştır:
- Cerrahi: Erken evrede yakalanan rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde öncelikle cerrahi yöntemler tercih edilir. Cerrahinin türü, kanser dokusunun büyüklüğüne ve hastanın tercihlerine göre değişiklik gösterir. Sadece tümör dokusunun çıkarılması veya trakelektomi (serviksin çıkarılması), hastanın ileride gebe kalabilmesini sağlar. Histerektomi ise, gebelik planlamayan hastalara uygulanır.
- Radyoterapi: Yüksek enerjili ışınlardan yararlanarak kanser hücrelerini öldürmeyi amaçlayan radyoterapi, kemoterapi ile birlikte, ilerlemiş rahim ağzı kanserinin tedavisinde kullanılabilir.
- Kemoterapi: Kanser hücrelerini öldürmek için çeşitli ilaçların ağızdan veya damar yoluyla hastaya verilmesidir. Lokal ilerlemiş hastalıklarda düşük doz kemoterapi, radyoterapinin etkisini artırır. Son evre rahim ağzı kanseri hastalarında ise daha yüksek doz kemoterapi kullanılabilir.
- Hedeflenmiş Terapi: Kanser hücrelerinin zayıf yönlerini hedef alarak uygulanan bir tedavi yöntemi olup genellikle kemoterapiyle birlikte kullanılır.
- İmmünoterapi: Bağışıklık sistemi, vücuda giren dış etkenleri yok etmekte olduğu gibi, kendi hasar görmüş hücrelerini de tanıyabilir. Ancak kanser hücreleri, ürettikleri özel proteinler ile bu tanınmayı engeller. İmmünoterapi, bağışıklık sisteminin bunu aşarak kanser hücrelerini yok etmesini sağlamak için uygulanan bir yöntemdir. Diğer tedavi yöntemleriyle başarılı bir şekilde tedavi edilemeyen hastalar için immünoterapiden yararlanılabilir.
- Destekleyici (Palyatif) Bakım: Son evre kanser hastalarında, hastalığa bağlı semptomların (ağrı vb.) hafifletilmesi amacıyla uygulanan bakımdır. Palyatif bakım, tedavinin ötesinde hastanın yaşam kalitesini artırmayı amaçlar.
Son güncellenme tarihi: 10 Ocak 2024
Yayınlanma tarihi: 11 Ağustos 2016